fbpx

Deprem Bölgesinde İnsanların Acılarını Paylaşacabileceği Bir Kucak Olduk

Türkiye 4 Mart 2023

“Deprem Bölgesinde İnsanların Acılarını Paylaşacabileceği Bir Kucak Olduk”

HASENE Uluslararası İnsani Yardım Derneği, Türkiye’deki depremlerden birkaç saat sonra sahada yardım çalışmalarına başlamış bir kurum. Kendisi de depremin ikinci gününden itibaren afet bölgesinde dağıtım ve koordinasyonu sağlayan HASENE Derneği Başkanı Bekir Altaş ile konuştuk.

Depremin ikinci gününden itibaren afet bölgesinde bilfiil görev aldınız. Şimdi yeniden bölgeye gitmek için hazırlanıyorsunuz. Bu iki süre arasında neler yaşandı?

HASENE International e. V.

Kreissparkasse Köln
IBAN: DE80 3705 0299 0149 2890 54
BIC: COKSDE33XXX

Deprem bölgesi çok büyük bir yıkım içindeydi. Televizyonlarda gördüklerimizin çok daha ötesinde bir sahneyle karşı karşıyayız. Hatay gibi yerlerde şehrin yüzde 90’ının ya hâlihazırda yok olduğunu ya da hasarlı binaların da yıkılmasıyla birlikte yok olacağını düşündüğümüzde hasarın boyutunu daha iyi anlayabilirsiniz.

O afeti yaşamış olan insanlar sokaktalar. Kurtulan insanlar bu kez özellikle geceleri eksi 15’lere kadar düşen soğukla, açlıkla ve hastalıkla sınanıyorlar. Maraş’ın kuzeylerinde 30 santim kar içinde olan bölgeler mevcut. Afetin hemen ardından insanlar kafalarını sokabilecekleri herhangi bir çadırdan bile yoksundu.

Afet sonrası devlet kurumları olağanüstü bir gayretle çalıştılar. Fakat afetin büyüklüğü ve yayıldığı alanın genişliği, sivil destekleri de çok önemli bir yere koyuyor.

Çocuklar dışarda soğuktalar, bizim başını okşadığımız istisnasız bütün çocuklar öksürüyor. Bu soğuklara dayanmak çok zor. Bu nedenle çok hızlı bir şekilde barınma sorununu çözmeye yardımcı olmak için harekete geçtik. Mobil kliniğimizi, mobil fırınımızı kurduk. 50 doktorumuz afet bölgelerinde görev yapıyor. 300’ün üzerinde gönüllüyle sahadayız. Diğer bütün kuruluşlar gibi biz de kardeşlerimizin tüm ihtiyaçlarını gidermek için canla başla çalışıyoruz.

 

Yardım dağıtımları ile ilgili bilgi verir misiniz? Nasıl gerçekleşiyor?

Biz dağıtımlarımızı köylere-kasabalara kadar götürmeye gayret ediyoruz. Çünkü birçok insan şehirlere gelip de dağıtım merkezlerinden yardım alamıyor ya da merkezdeki sağlık hizmetlerinden faydalanamıyor. Zira araçları olsa bile ya mazot eksikliği nedeniyle ya da enkazlarını bırakmamak adına bulundukları yerden ayrılamıyorlar. Bu insanlara da yardımı doğrudan ulaştırmak gerekiyor.

Bir örnek verecek olursam: Gittiğimiz bir köyde hamile bir hanımefendi vardı. Kendisi afet sonrası korku ve stres nedeniyle yoğun ağrı yaşıyordu. Köye ilk giden ekip de bizdik. Gıda, battaniye, mont ve ısıtıcıları bırakıp koordinasyon merkezine döndük. Hemen ardından da bir doktor, gerekli teçhizat ve orada bulduğumuz bir ebe ile tekrar o köye yola çıktık. Bu gibi ihtiyaçları olan binlerce hasta, hamile, yaşlı ve çocuk var.

Bununla birlikte sahada görev yapan arkadaşlarımızın hepsi büyük bir adanmışlıkla oradalar. İnsanlar müthiş bir afet karşısında kalakalmış durumda ve orada yardım etmek için bulunan arkadaşlarımız da her anlamıyla yüksek bir fedakârlık ortaya koyuyor.

Örneğin bir gönüllümüzle birlikte arazideydik. Bir teyzemiz geldi. Eşinin yaşlı ve şeker hastası olduğunu, insüline ihtiyaç duyduğunu, artık kriz geçirme noktasına geldiğini ifade etti. Yanımızda Samsun’dan yardım dağıtmak için bulunan kardeşimiz, amcanın hastalığıyla ilgili birkaç detay sordu. Sonra da cebinden bir ilaç çıkarttı ve teyzeye verdi. Sonrasında bu kardeşimize, “Bu ilaç nereden çıktı?” diye sorduğumda verdiği cevap şöyle oldu: “Bu insülin benim kendi ilacımdı. Ben bir şekilde idare ederim. Amcamız zor durumda kalmasın.”

Afet bölgesinde bu ve bunun gibi sayısız dayanışma örneğini saymak mümkün.

Şu an afet bölgesindeki ihtiyaçlar hangileri?

Herkesin bildiği gıda, barınma ve sağlık ihtiyaçları söz konusu. Bunun yanında bazı grupların daha özel ihtiyaçları var. Örneğin engelli insanların özel ihtiyaçları oluyor.

Bir baba yanımıza geldi, çocuğunun alerjisinin olduğunu, glütensiz gıda bulamadıklarını söyledi. Yanımızda verebileceğimiz sadece ton balıkları vardı. Onları verdik, sonrasında da Ankara’dan hızlıca temin edip glütensiz gıdaları bu aileye ulaştırdık. Her ne kadar bu ihtiyaçları gidermeye çalışsak da, bu ihtiyaçlar sahadaki gönüllülerin aklına hemen gelmeyebiliyor. Felaketin boyutu çok büyük ve insanlara ulaştırmamız gereken acil yardım içinde engellilerin, alerjik hastaların, yaşlıların, çocukların ihtiyaçlarını ayrıca göz önünde bulundurmak durumundayız.

Bir örnek daha anlatayım: Yardımlar arasında çok fazla bebek bezi vardı. Bir teyzemizin sözünü unutamıyorum. Kendisi çocuk bezlerinin olduğu bölüme geldi. Utana sıkıla, “Evladım.” dedi. “Bize yönelik bezleriniz de var mı?” Bunu söylemek o teyze için hiç kolay değildi. “Yok” dedik, ama hemen ilgilenmeye başladık. Teyzemiz, “Bizi niye unuttunuz evladım?” dedi. O an, bizlerin de yıkıldığı bir andı. Bu ihtiyaçlara şimdi daha fazla ağırlık veriyoruz.

Bunun yanında bebeklerin özel ilgiye ihtiyacı var. Emzikli bir bebeğimiz, stres ve üzüntü yüzünden annesinin sütünün kesilmesi nedeniyle açlıktan kıvranıyordu. İlk gün pirinçleri öğütüp yedirmeye çalışmışlar, ama biberon olmadığı için bu yavru beslenememiş. Malatya’dan gelen araçlarla biberon temin ettik. Barınma, sağlık ve gıda orada şu an zaten temel ihtiyaçlar. Fakat bu ihtiyaç kalemlerinin içinde bir de kadınların, hastaların, bebeklerin özel ihtiyaçları var.

HASENE olarak uzun yıllardır kriz bölgelerine insani yardım götürüyorsunuz. Deprem gibi bir afet karşısında hazırlıklı mıydınız?

Bizim afet yönetimi ile ilgili bir hazırlığımız vardı. Sorumlularımız, kontrol listelerimiz ve irtibat bilgilerimiz hazırdı. Türkiye’de de 8 şubede yapılanmış ve afet durumlarında hızlı hareket kabiliyeti geliştirebilmek için çalışmalarımızı tamamlamıştık. Bundan hareketle bölgeye en hızlı ulaşan yardım kurumlarından biriyiz. Deprem gece 4.17’de gerçekleşti. Saat 7’de ilk ekiplerimiz deprem mahalline varmıştı. Biz de Almanya’dan bir ekiple ertesi gün orada olduk. Sonrasında da arama kurtarma ekiplerimizin oraya intikal etmesini sağladık. Bu ekiplerimiz enkaz altında günler sonra bir teyzemizi kurtardı.

Bunun yanında birçok cenazeyi de enkazdan çıkarttık. Enkaz altından insanları kurtaramamanın üzüntüsü büyük. Fakat diğer yandan cenazelerin enkazdan çıkartılması aileler için çok önemli. Çünkü bu kadar korkunç bir felaketin ardından insanların onurlu bir şekilde defin işlemlerini yapabiliyor olmaları, cenazeleriyle vedalaşabilmeleri gerekiyor.

Bu süreci şöyle düşünmek lazım: Bir enkaz önündeki bekleyiş, aileler için korkunç bir belirsizlik. Çocuğunuz, sevdiğiniz o enkazın altında mı, yaşıyor mu, yoksa çıkartılıp bir hastaneye götürüldü mü, ne durumda bilmiyorsunuz. O bekleme süreci aileler için işkenceden daha beter. Birçok ailenin enkaz altından cenazelerini çıkartabildiği için, yakınlarının en azından cansız bedenlerine ulaşabildikleri için sevindiğini içimiz parçalanarak gördük.

Arama kurtarma çalışmalarında ne tarz zorluklarla karşılaştınız?

Bundan sonraki süreçte kendi açımızdan çıkarttığımız sonuç ekipman başta olmak üzere daha iyi bir noktaya gelmemiz gerektiği. Örneğin kurtarma sertifikası olan eğitimli elemanımız mevcuttu, ama arama kurtarma çalışmalarında eğitimli köpek eksiğimiz vardı. Bu konuda biz kendi ev ödevlerimizi çıkarttık. Arama kurtarma çok zor, sabır ve tecrübe gerektiren bir süreç. Başarıyla sonuçlandığında, günlerce o beton yığınlarının altında, soğukta sıkışıp kalmış insanları oradan çıkartıp gökyüzüne bakabilmelerini sağlamak ise kelimelerle anlatılamayacak bir duygu.

Afet bölgesindeki psikososyal destek hizmetleri ile ilgili bilgi verir misiniz?

Şu an afet bölgesinde iki çalışma yapıyoruz: Birincisi, yerelde manevi rehberlerimiz, imamlarımız var. Bir yandan dağıtım gerçekleştiriyorlar, aynı zamanda psikolojik ilk yardım da yapıyorlar.

Depremzedelerle buluştuklarında başlarını dayayıp ağlayabilecekleri bir yer oluyorlar. Köylere yardım götürdüğümüzde insanlar sizi görevli yeleklerinizle gördüğünde bütün sorunlarını, acılarını, beklenti ve umutlarını sizinle paylaşıyor. Onlara sarıldığınızda, kollarınızı doladığınız kişinin titrediğini, sizinle birlikte ağladıkça vücudunun gevşediğini, bir süreliğine de olsa o yasını paylaşacak bir kucak, bir göz, bir kulak bulduğunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bazı insanların ise gözlerindeki yaşın kuruduğunu görüyorsunuz. Dolayısıyla yardım ekiplerimiz dolaylı olarak psikolojik ilk yardım çalışmasını da yapmış oluyor.

Bölgede 300’ün üzerinde, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden giden gönüllümüz hizmet veriyor. Bu gönüllülerimizin de desteğe ihtiyacı var. 35 binden fazla ölüden bahsediyoruz. Bu kadar büyük kayıpların olduğu kriz bölgesinde gönüllüler arasında daha önce bu kadar fazla cenazeyi bir arada gören kimse yok. Dolayısıyla gönüllülerin de destek alabileceği imkânlara ihtiyaç var. Bizim koordinasyon merkezlerimizde bu nedenle psikolog ve danışman arkadaşlarımız bulunuyor.

Sizin en zorlandığınız anlar ne zamandı?

Size şöyle bir örnek vereyim: Yardım dağıtımlarına ve koordinasyona ek olarak yurt dışından gelen arama kurtarma ekiplerine tercüman desteği sunuyordum. Enkazın altından cenazeler arka arkaya çıkıyordu. Burada karşılaştığımız sahnelere ve depremin cenazeler üzerindeki etkisine dair detay vermek istemiyorum. Sanırım siz bunu biraz tahmin edebilirsiniz. Allah’a duam, hiç kimsenin böyle bir felaketi yaşamamasıdır!

Ekip çok yoruldu, çalışmalara ara verildi. Hepimiz bir kenara çekildik. Karşılaştığımız korkunç sahnelerin ağırlığıyla hepimiz düşünceler içindeydik. Tam o sırada beni Avrupa’da görev yapan bir imamımız aradı ve telefonu doğrudan şöyle açtı: “Aslanım nasılsın?” Sadece bu iki kelime, karşımda duyduğum o sözlü destek bile o an toparlanmam için bana yetti.

Deprem felaketi Suriye’yi ve Türkiye’deki Suriyelileri de ağır bir şekilde vurdu. Bu konuda çalışmalarınız nasıl?

Deprem sonrası insani yardıma başladığımız ilk anlarda Suriye’ye de tırlarımızı hazırladık ve Türkiye’de dağıttığımız yardım malzemelerini orada da ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için harekete geçtik. İki tırımız Suriye sınırından geçtikten sonra güvenlik gerekçeleriyle girişler zorlaştırıldı. Biz tırlarımızı hazırlamaya devam ettik, sınırda bekliyorlar. Oluşturduğumuz bir heyetle birlikte yardımlarımız özellikle İdlib ve çevresine giriş yapmaya devam edecek.

Bunun haricinde Türkiye’deki afet bölgesinde Suriyeli göçmenlerin sayısı da çok. Bizim dağıtım ekiplerimizde Arapça bilen gönüllülerimiz var. Bu insanlarla kendi dillerinde irtibat sağlamak ve psikososyal desteği Arapça sunmak gerekiyor.

Bizim enkaz altından çıkarttığımız cenazeler arasında Suriyeli kardeşlerimiz de vardı. Cenazeyi teslim ederken görevlimizin Arapça konuşması, ayet ve hadislerle sabır telkin etmesi çok farklı bir şey. Bundan sonraki süreçte de bölgedeki büyük göçmen kitlesini dikkate alarak hareket etmek, Arapça manevi rehberlik sunabilmek durumundayız.

Deprem felaketinin etkileri uzun vadede sürecek gibi görünüyor. HASENE bölgede neler planlıyor?

Şu an Hatay’da bir çadır kent kuruyoruz. İçerisinde hijyen ortamları, tuvalet-duş, çocuklar için oyun alanları ve doktor ekipleri olan bir çadır kent olacak burası.

Biz HASENE ve IGMG olarak afetin hemen ardından binlerce gönüllü başvurusu aldık. Bu gönüllüler arasında doktorlar, sağlık personeli, psikologlar, arama kurtarma uzmanları, manevi rehberler ve iş insanları vardı. Başvurular o kadar fazlaydı ki telefonlarımız kilitlendi.

İnsanların bu kadar hassas olması, yardım etme noktasında canla başla çalışıyor olması, sadece nakdi yardım değil, bizzat bölgeye gidip yardımcı olmaya gayret etmeleri olağanüstü bir şey.

Bu yardımseverliğin ve kardeşliğin bundan sonraki süreçte de devam ettirilmesi konusunda çok büyük bir sorumluluğumuz var. 2-3 hafta sonra deprem ne yazık ki herkesin gündeminden düşecek. Ama henüz yaraların çok büyük bir kısmı bile sarılmamış olacak. Depremzedelerin kalıcı yuvalarına kavuşmaları için en az bir senelik bir süreç gerekiyor. Dolayısıyla çok hızlı bir şekilde çadır, konteyner ve diğer konaklama imkânları için kolları sıvamış durumdayız.

Bir de ortada yaşanan toplumsal bir travma var. Bu nedenle süreci şöyle düşünmek gerek: Önce depremzedelerin gıda, barınma ve sağlık ihtiyaçlarının giderilmesi. Buna eş zamanlı olarak akut psikososyal destek ve psikolojik ilk yardım. Yine eş zamanlı olarak gönüllülere yönelik destekler ve uzun vadede bölgedeki herkese kuşatıcı psikososyal destek çalışmalarıyla barınma destekleri.

Deprem bölgesindeki çalışmanın, kısa vadede bölgeye gidip insani yardım dağıtıp dönmekle bitmeyeceğini anlamak zorundayız. Şu an yüreği ağzında gelişmeleri izleyen gönüllülerimizin de bu konuda bilinçli olması gerekiyor. Depremzedelere destek orta ve uzun vadede sürecek bir süreç!

Bölgeye gitmeden de hepimizin yapabileceği birçok şey var. Oradaki yıkımı, ihtiyaçları gündemde tutmak, ayni ve nakdi yardımların devam etmesini sağlamak, dua programları, taziye ziyaretleri, kamuoyunu bilinçlendirmeye yönelik programlar düzenlemek… Bütün bunlar da depremzedelere büyük katkısı olan çalışmalar.

Kaynak: Perspektif